Bu adımı atla Skip to sidebar Skip to footer

“La ilahe illallah”ı söyleyen kimseye fayda verebilmesi için aşağıdaki şartların gerçekleşmesi gerekir. Bu şartlar gerçekleşmeden günde bin sefer La ilahe illallah söylense bile, söyleyen kimseye fayda vermez. Şunun iyi bilinmesi gerekir ki; bu şartlardan kasıt, lafızları saymak veya ezberlemek değildir. Zira bu şartları gerçekleştirmiş ve ona göre hareket eden nice kimseler vardır ki, kendilerine “şartları say” denildiğinde şartları sayamazlar. Fakat yine nice kimseler de vardır ki, bu şartları güzel bir şekilde ezberlemelerine rağmen, amel ve sözleriyle bu şartları bozmuşlardır. Oysa bu şartlardan kasıt; bu şartları yerine getirmek ve onu bozan amelleri işlememektir.

İmam Vehb b. Münebbih’e (Vehb b. Münebbih b. Kamildir. Yemen’in San’a şehrindendir. Ebu Hureyre’den, Ebu Said Elhudri’den, İbn Abbas’tan, ibn Ömer’den ve başka sahabelerden hadis rivayet etmiştir. Acli onun hakkında şöyle dedi: “Güvenilir bir tabiidir.” San’a kadısı idi. Ebu Zer-a, Nesei ve İbn Hibban da onun hakkında “güvenilir” dediler. H.34 senesinde doğmuştur H.110’da vefat etmiştir. (Tehzib Et-Tehzib, C.11, S.167)) soruldu:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “La ilahe illallah cennetin anahtarıdır” buyurmamış mıdır?

İmam şöyle cevap verdi:
“Evet. Fakat dişsiz anahtar olmaz. Dişsiz anahtar getirirsen kapıyı açamazsın. Kapıyı ancak dişli anahtar getirdiğin takdirde açarsın.” (Buhari muallak olarak rivayet etti c: 3 s: 109) Anahtarın dişleri ise aşağıda zikredeceğimiz “La ilahe illallah”ın şartlarıdır.

1) Manasını bilmek:

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Bil ki! Allah’tan başka ibadete layık hiçbir ilah yoktur.” (Muhammed: 19)
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Ancak Kelime-i Şehadetin manasını bilerek Kelime-i Şehadet getirenler bundan müstesnadır.”(Zuhruf: 86)
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Allah, kendisinden başka ibadete layık ilah olmadığına, adaleti ayakta tutarak şahitlik etti. Melekler ve ilim sahipleri de buna şehadet ettiler. Ondan başka ibadete layık ilah yoktur. O, Aziz’dir, Hakim’dir.” (A-li İmran: 18)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim; La ilahe illallah’ın manasını bilerek ölürse cennete girer.” (Müslim)

2) Şeksiz ve Şüphesiz manasını kabul etmek:

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Allah’a ve Rasûlüne iman eden sonra imanında asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihad eden kimseler ancak hakkıyla iman edenlerdir. Samimi olanlar da işte bunlardır.” (Hucurat: 15)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“La ilahe illallah Muhammedun Rasûlullah’a şehadet ederim. Şüphe etmeyerek Allah’a bu iki şehadetle kavuşan kul asla cennetten men olunmaz” (Müslim)
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ey Eba Hureyre! Bu bostanın arkasında kalbi yakinen şeksiz inanarak La ilahe illallah’a şehadet eden her kime rastlarsan onu cennet ile müjdele!” (Müslim)

3) Bu kelimenin gerektirdiği manayı kalbiyle ve diliyle kabul etmek:


Allah-u Teâlâ geçmiş ümmetlerin kıssalarını anlatırken bu kelimeyi kabul edenleri nasıl kurtardığını, bu kelimeyi kabul etmeyenlerden nasıl intikam aldığını ve nasıl onları yok ettiğini haber vermiştir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“İşte böyle, senden önce hiçbir kasabaya, hiçbir uyarıcı göndermiş olmayalım ki oranın önde gelen azgınları: “Muhakkak ki biz babalarımızı bir ümmet üzere bulduk ve muhakkak biz onların izlerine uymaktayız” demiş olmasınlar. (Gönderilen uyarıcı onlara) dedi ki: “Ben size, sizin atalarınızı üzerinde bulduğunuzdan daha doğrusunu getirmiş olsam bile mi (atalarınızın dinini terk etmiyorsunuz.)?” (Müşrikler) dediler ki: “Muhakkak ki biz, sizin kendisiyle gönderildiğinizi inkâr edenleriz.” Bu yüzden biz de onlardan intikam almıştık. Yalanlayanların akıbetinin nasıl olduğuna bir bak!” (Zuhruf: 23-25)
“Sonra rasûllerimizi ve iman eden kimseleri kurtarırız. Böylece üzerimize bir hak olarak mü’minleri kurtarırız.” (Yunus: 103)
“Onlara “La ilahe illallah” denildiği zaman kibirlenirlerdi. Deli olan bir şair için ilahlarımızı mı terk edeceğiz derlerdi.” (Saffat: 35-36)

4) Hareketlerini, davranışlarını ve yaşantısını La ilahe illallah’ın manasına uygun düşecek şekilde düzenlemek:

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Azap size gelmeden önce Rabbinize yönelin ve O’na teslim olun. Sonra yardım da görmezsiniz.” (Zümer: 54)
“İyilik yaparak kendisini Allah’a teslim eden ve İbrahim’in hanif dinine tabi olandan din bakımından daha iyi kim olabilir? Allah İbrahim’i bir dost edinmişti.” (Nisa: 125)
“İyilik yaparak yüzünü Allah’a çeviren kimse muhakkak sapasağlam bir kulpa sarılmıştır. Bütün işlerin sonu Allah’a döner.” (Lokman: 22)(Ayet-i kerimede geçen “sapasağlam bir kulp”tan kasıt; La ilahe illallah’tır.)
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Hayır! Rabbine andolsun ki aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem tayin etmedikçe iman etmiş olmazlar. Sonra haklarında verdiğin hükümden dolayı içlerinde bir sıkıntı duymadan kendilerini tamamen teslim etmedikçe iman etmiş olmazlar.” (Nisa: 65)

İbn-i Kesir bu ayetin tefsirinde şöyle diyor:

“Allah-u Teâlâ kendi şerefli mukaddes zatına yeminle ifade buyuruyor ki bütün işlerde Allah ve Rasûlunü hakem tayin etmedikçe hiç kimse gerçekten iman etmiş olmaz. O’nun verdiği hüküm gizli ve açık her zaman bağlanılması farz olan hak ve gerçektir. Bunun içindir ki Allah-u Teâlâ:
“Sonra aralarında verdiğin hükümden dolayı içlerinde bir sıkıntı duymadan kendilerini tamamen teslim etmedikçe iman etmiş olmazlar” buyurmuştur.

Yani; seni hakem tayin ettiklerinde gönüllü olarak sana itaat ederler. İçlerinde senin verdiğin hükme karşı herhangi bir sıkıntı duymazlar. İç ve dışlarıyla bu hükme uyarlar. Bir karşı koyma, bir müdafaa ve münakaşa olmaksızın bütünüyle bu hükme teslim olurlar. Nitekim bir hadisi şerifte şöyle buyrulmuştur:
“Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki arzusu benim getirdiğime tabi olmadıkça hiçbiriniz gerçekten iman etmiş olmaz.” (Müslim)(İbn-i Kesir Tefsiri)

5) Yalanlamayıp kalbiyle ve diliyle tasdik etmek:

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Bir kısım insanlar vardır ki: “Biz Allah’a ve ahiret gününe iman ettik” derler. Oysa onlar mü’min değillerdir. Allah’ı ve iman edenleri aldatmaya çalışırlar. Hâlbuki kendilerini aldatırlar da farkında değillerdir. Onların kalplerinde hastalık vardır. Allah’da onların hastalıklarını artırmıştır. Yalan söylediklerinden dolayı onlar için can yakıcı bir azap vardır.” (Bakara: 8-10)
“İnsanlar sadece iman ettik demekle bırakılıp imtihan edilmeyeceklerini mi sanıyorlar? Doğrusu biz onlardan öncekileri de imtihan ettik. Allah elbette sözüne sadık olanları bilir. Ve elbette yalancıları da bilir.” (Ankebut: 2-3)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Her kim La ilahe illallah Muhammedun Rasûlullah’a kalbiyle tasdik ederek şehadet ederse Allah-u Teâlâ ona cehennemi haram kılar.” (Buhari, Müslim)
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Benim şefaatim La ilahe illallah’ı ihlâslı olarak ve kalbinde olanı lisanı tasdik ederek, lisanında olanı kalbi tasdik ederek söyleyen kimse içindir.”(Hakim rivayet etti ve sahih dedi Zehebi de destekledi.)

La ilahe illallah’ı tasdik etmek; İslam şeriatına boyun eğmeyi, şeriatın hükümlerini kabul etmeyi, şeriatın haber verdiği bütün haberleri doğrulamayı, emrettiklerine uymayı ve yasaklarından uzak durmayı gerektirir.

6) İhlaslı olmak: (Yapılan bütün amelleri sadece Allah rızası için yapmak ve şirkten temizlenip uzak kalmak.)

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“İyi bilinmelidir ki halis din Allah’ındır. Allah’ı bırakıp O’ndan başka dostlar edinenler: “Biz onlara ancak bizi daha çok Allah’a yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz” derler. Muhakkak ki Allah aralarında ihtilaf ettikleri hususlarda hüküm verecektir. Şüphesiz ki Allah yalancı ve kâfir olan bir kimseyi hidayete erdirmez.” (Zümer:3)
“Oysa onlar doğruya yönelip her türlü şirkten temizlenmiş olarak (yani ihlâslı olarak) Allah’ın dininde O’na kulluk etmek, namazı kılmak ve zekâtı vermekle emrolunmuşlardı. Dosdoğru olan din de budur.” (Beyyine: 5)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:“Kıyamet günü şefaatimle en mutlu olacak kişi La ilahe illallah’ı kalbiyle ihlâslı bir şekilde söyleyendir.”(Buhari)
“Allah-u Teâlâ, O’nun rızasını isteyerek La ilahe illallah diyen kişiye cehennemi haram kıldı” (Müslim)
“Kim kalbiyle ihlâslı bir şekilde, dili de bu kalbindeki olanları tasdik ederek; “Allah’tan başka ibadete layık ilah yoktur, O birdir, O’nun ortağı yoktur, mülk onundur, hamd (bütün övgülere layık olmak) O’na mahsustur ve O her şeye kadirdir” diye söylerse Allah muhakkak ki bu sözü söyleyen için göğü yarar ve o kimseye bakar. Allah birisine bakarsa muhakkak, o kimse kendisinden ne isterse ona verir.” (Nesei)

İmam el-Fadl İbn İyad radıyallahu anh diyor ki:

“Allah rızası için, fakat Allah’ın istediği şekilde yapılmayan amelleri Allah-u Teâlâ kabul etmez. Aynı şekilde Allah’ın istediği şekilde fakat Allah rızası için yapılmayan amelleri de Allah-u Teâlâ kabul etmez. Allah-u Teâlâ ancak kendi rızası gözetilerek ve Rasûlullah’ın sünnetine uygun olarak yapılan amelleri kabul eder.”

İslam dinine bağlanmak sadece Allah-u Teâlâ’ya teslim olmayı ve O’ndan başkalarına teslim olmamayı gerektirir. Bu ise La ilahe illallah’ın gerçeğidir. Kim, hem Allah-u Teâlâ’ya, hem de başkasına teslim olursa müşrik olur. Allah-u Teâlâ şirki asla affetmez. Kim Allah-u Teâlâ’ya teslim olmazsa Allah’a ibadette kibirlenmiştir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Rabbiniz: “Bana dua ediniz ki size karşılığını vereyim. Bana ibadet etmeyi büyüklüklerine yediremeyen kimseler aşağılanmış olarak cehenneme gireceklerdir” buyurdu.” (Mü’min (Gafir): 60)

7) Bu kelimeyi (La ilahe illallah kelimesini) ve bu kelimenin gösterdiği yolu sevmek, bu kelimeyi sevip gösterdiği yolda yürüyenleri sevmek, bu kelimeyi kötü görüp gösterdiği yoldan başka yollara sapanları ise sevmemek, onları yakın dostlar edinmemek:

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“İnsanlardan, Allah’tan başka edindikleri denkleri Allah gibi sevenler vardır. Oysa iman edenlerin Allah’ı sevmeleri daha şiddetlidir.” (Bakara: 165)
“Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah; onların yerine, kendisinin onları, onların da kendisini sevdiği, mü’minlere karşı alçakgönüllü, kâfirlere karşı ise güçlü ve şerefli olan, Allah yolunda cihad eden ve kınayanın kınamasından korkmayan bir kavim getirir. İşte bu Allah’ın lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah geniş ihsan sahibidir. Her şeyi çok iyi bilendir.” (Maide: 54)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kimde şu üç şey bulunursa imanın tatlılığını tatmış olur: Allah ve Rasûlullah kendisine her şeyden daha sevgili olmak, bir kimseyi sevmek fakat yalnız Allah için sevmek, Allah onu küfürden kurtardıktan sonra yine küfre dönmekten ateşe atılacakmışçasına hoşlanmamak.” (Buhari, Müslim)